Sonsuz Enerji Rüyası Gerçek mi? Nükleer Füzyon Tepkimesi İle Üretilen ‘İsraftan Fazlası’ Enerji!
Dünya nüfusunun kontrolsüz artışı ile büyük bir sorun haline gelen yetersiz enerji kaynakları, önümüzdeki dönemde insanlığın en büyük sorunları arasında gösterilmektedir. Ya gezegenimiz için çok kirli olan fosil yakıtlar veya kıt olan yenilenebilir enerji kaynakları yerine kendi gücümüzü üretebilseydik? Bir grup ABD’li bilim adamı geçen hafta bunu yaptı. Araştırma ekibi ikinci kez nükleer füzyon reaksiyonu ile harcadıkları enerjiden daha fazlasını elde etmeyi başardı. Detaylar haberde.
Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’ndaki araştırmacılar, gelecekte insanlığın en büyük sorunlarından biri haline gelecek olan sınırlı güç kaynakları sorununu ortadan kaldırabilecek bir buluşa imza attılar.
“Enerji yoktan var edilemez” kuralını bir kenara bırakan ABD’li bilim adamları, nükleer füzyon reaksiyonlarının harcadığından daha fazla enerji üretmeyi başardılar.
30 Temmuz’da gerçekleşen deneyle araştırmacılar “sonsuz enerji” hayallerine bir adım daha yaklaştılar ve 70 yıldır saf nükleer enerji üretiminde büyük ilerleme kaydettiler.
Üstelik bu, grubun ilk enerji üretimi başarısı değil. 13 Aralık 2022’de bilim insanları füzyon tepkisi ile birebir laboratuvarda harcanan enerjiden daha fazlasını elde etmişti.
ABD Enerji Bakanlığı, araştırma ekibinin yaptığı deneyde 2,05 megajul güç tüketimine rağmen füzyon sonucunda 3,15 megajul güç elde edildiğini söyledi. Atomların birleşmesi ile oluşan yukarıda bahsedilen füzyon reaksiyonu, sonsuz güç üretmenin en gerçekçi yollarının ortasındadır.
Öte yandan geçtiğimiz hafta yapılan ikinci başarılı deneyde Aralık ayına göre daha fazla güç üretildiği açıklanmıştı. Laboratuvar sözcüsü, yeni deneyden kaynaklanan farkın şu anda tam olarak hesaplanmadığını ancak ilk elektrik üretimine göre daha fazla olduğunu belirtti.
Pek çok uzmana göre yeni buluş, fosil yakıtlara olan ihtiyacı sıfıra indirerek Dünya’yı büyük bir kederden kurtarabilir. Bununla birlikte, mevcut enerji üretiminin tüm gezegende uygulanabilmesi için daha gidecek çok yolumuz olduğunu belirtmekte fayda var.
Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım…
